Lana şarkıyı Youtube'a düşürür düşürmez fetişisti oldum, en sevdiğim Lana Del Rey şarkısı kategorisinde en sağlam aday ilan ettim şarkıyı.
Videoda kullandığı resim beni verem ediceğe benzese de, bu muhteşem kulaksal orgazmdan hiçbi şey eksiltmiyo...
Lana ne saçmalasa alkışlayıp bokunu çıkarırcasına dinleyip ezberlemişimdir... Her duyduğum yeni şarkısına "işte aşkım bu" muamelesi etmişimdir... Ama Ride o kadar sade ve o hastalıklı melankoliden o kadar uzak ki... Ölümden, beni ağlatmaktan, cenazemi hatırlatmaktan uzak...
Belki de bu yüzden sevdim bu kadar bu şarkıyı.
Bünyenizin güzel ve ağır bi şarkı kaldırabiliceği bi gündeyseniz bu videonun üstündeki üçgene basmazsanız çok şey kaçırıcaksınız.
Aşırı ham bi insan olarak tak diye eskrim antrenmanlarına başlayınca, bütün günü ana teması kıç olan onlarca pornoda oynıyarak geçirmişçesine bi kalça kası ağrısı yaşıyomuşsunuz. (Benzetmeye gel!)
Sakinleşip sabredince hayatınızda her şey (tamam, çoğu şey) yoluna giriyomuş.
Sevdiğiniz adamı kazanmak yıllar alabilirmiş, ama kafaya koyarsanız o güven bağını oluşturmak gayet de mümkünmüş.
Fotoğraf gibi aynen yansıtmaya dayalı sanatın içinde bulunmak bana göre değilmiş, çizim yeteneğimi yaratmak, göremediklerinizi göstermek için harcamak istiyomuşum. (Ben de ne yetenekliyimdir, o da ayrı bi tartışma konusu...)
Sanki babasının malıymış gibi karnınıza şak diye elini koyup, rahatsız olduğunuzu söyleyince de gayet doğal bi şey yapıyomuş havasına bürünüp, "Ben de senin beni ruhen ellediğini hissedebiliyorum ama..." diyebilen insan evlatları varmış. (Biri "ruhen ellenir", biri saçıma dokundun ben laubaliliği sevmem diye demediğini bırakmaz... Ortanız yok mu sizin yavrum?)
Cesur, çocuklarıma izletebiliceğim kadar güzel bi filmmiş.
Bershka'dan başka mağazadan zorla alışverişi anca yapıyomuşum, ama Bershka'ya girince de ekonomiyi göçertiyomuşum... Çok harika şeyler vardı cidden, bi bakın derim. Kendimi kaybettim ben.
Tikilerin markalarını satan bi mağazada Love Will Tear Us Apart'ın muhteşem mixlenmiş bi disko versiyonu çalabiliyomuş - ama siz o remix'i youtube'da bulamıyomuşsunuz. Ian Curtis'in, gotik geleneğinin böyle hatırlanması, 80'lerin başında basılan "Argos" dergisinde Curtis'in adını bilgi eksikliği yüzünden yanlış yazdığımız bu ülkede onun sesini öyle alelade bi mekanda duyuyo olmak beni mutlu etti. (Argos kütüphane arşivinden takip ettiğim, çok başarılı bi dergidir bu arada. Darkwave konusuna yer verdikleri sayı bana yepyeni bi dergi deneyimi yaşatmıştı -30 yıl önce basıldığını düşününce şimdiki dergiler öyle ruhsuz geliyo ki...- ve Curtis'in isim yanlışlığını da aylar sonra, Joy Division'ı başka türlü keşfedip de vokalistlerinin isminin Ian Curtis olduğunu öğrendiğimde affettim çabucak.)
Blogger'da sürtmeyi bırakıp ders filan çalışmam gerekiyomuş...
80'lerin müziği diyince akan sular durur ya bende...
Ne kadar "yılların gotiğiyiz be anam, grupları biliriz" havasını yaşasam da ayda bi yeni bi grupla karşılaşıp âşık olduğum oluyo tabi. Keşiflerde de, müzikte de sınır olmadığına göre...
No Friends of Harry hakkında internette pek bi bilgi veya resim yok. Facebook sayfalarında varsa da benim hesabım yok, bakamıycam yani. Resimsiz, bilgisiz duramasam da olayı "müzik konuşur"a getirmiş adamlar, müzik de baya iyi konuşmuş yani...